Çinekop diye bir balık türü yoktur!

Balık sezonunun açılması ile balık çeşitleri de balıkçıların tezgahlarında yerini aldı. Karadeniz'de bol miktarda avlanan palamuttan sonra "tezgahlarda çinekop yerini almaya başladı" şeklinde basında yer alan haberlere tepki gösteren denizhaber.com okuyucuları twitter üzerinden hassasiyetlerini dile getirdi. İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Balıkçılık ve Su Ürünleri İşleme Teknolojisi Bölümü, Balıkçılık Teknolojisi ve Yönetimi Anabilim Dalı öğretim...

Balıkçılık ve Su Ürünleri İşleme Teknolojisi Bölümü üyesi Dr. Öğr. Üyesi Taner Yıldız; toplumda, özellikle Çinekop başta olmak üzere Lüfer balığının farklı boyları hakkında oluşan haklı hassasiyetin nedeni, Lüfer balığının kültürel ve ekonomik önemi, Lüfer avı için kabul edilmiş uygulamalar hakkında bilgilendirici açıklamalarda bulundu.

Balık sezonunun açılması ile balık çeşitleri de balıkçıların tezgahlarında yerini aldı. Karadeniz'de bol miktarda avlanan palamuttan sonra "tezgahlarda çinekop yerini almaya başladı" şeklinde basında yer alan haberlere tepki gösteren denizhaber.com okuyucuları twitter üzerinden hassasiyetlerini dile getirdi. Denizhaber.com olarak konuyu İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Balıkçılık ve Su Ürünleri İşleme Teknolojisi Bölümü, Balıkçılık Teknolojisi ve Yönetimi Anabilim Dalı öğretim üyesi Dr. Taner Yıldız ile konuştuk , Dr. Yıldız aydınlatıcı bilgiler verdi.

 

Çinekop diye bir balık yoktur!

Çinekop,  sarıkanat ve defne yaprağı gibi türlerin olmadığının altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Taner Yıldız bunların Lüfer’in erginliğe erişmemiş boylarını ifade ettiğini söyleyerek ‘’Çinekop diye bir balık aslında yoktur. Lüfer adında bir balık vardır. Biz tarihsel ve geleneksel olarak bu balığın farklı boylarına Defne Yaprağı, Çinekop, Sarıkanat ve Lüfer gibi farklı isimlendirmeler vermişiz. Ancak Çinekop, Sarıkanat ve Defne Yaprağı gibi türler yoktur. Tek bir tür vardır bu da Lüfer balığıdır. İlk sıkıntı da buradan kaynaklanıyor. Bu, tüketici üzerinde Çinekop diye bir balık var algısı oluşturarak gri bir alan yaratıyor. Lüfer balığı dersek her zaman doğru kullandığımız anlamına gelecektir.’’ dedi.

Lüfer en çok Türkiye’de avlanıyor!

Dr. Öğr. Üyesi Taner Yıldız, Lüfer’in dünyada sayılı ülkeler tarafından avlandığını belirterek şu ifadeleri kullandı; ‘’Lüfer dediğimiz tür göç eden bir türdür. Genetik olarak 3 tane popülasyonu var. Biri Amerika yani Batı Atlantik, biri İspanyol kıyıları yani doğu Atlantik ve Batı Akdeniz ve bir de bizim Doğu Akdeniz, Marmara ve Karadeniz’de yaşayan Türk popülasyonu olarak adlandırdığımız popülasyon vardır. Dünyada avlayan çok fazla ülke yok. Türkiye, Senegal ve Amerika çok avlayan ülkeler arasında sayılıyor. Dünya genelinde ava baktığımızda en çok Türkiye’de avlandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye’de de en çok Marmara ve Karadeniz’de avlanmaktadır. Bunun sebebi de şu; bu göçmen tür üremek için mayıs ve haziran aylarında Karadeniz’e göç ediyor. Ardından eylül, ekim ve son olarak kasımın 15’ini bulacak şekilde Ege ve Akdeniz’e geri dönüyor. Böyle bir yaşam  döngüsü var. Bu döngü sırasında biz bu türün üzerinde Marmara ve Karadeniz’de, Çanakkale Boğazı’nda İstanbul Boğazı’nda uzatma ağları, gırgırlar veya oltalar gibi değişik av araçlarıyla bir av baskısı kuruyoruz.’’

 

Lüfer adıyla anılan bir devir var!

Yıldız, Lüfer’in ülkemizin ekonomisi için de kültürü için de önemli bir yer tuttuğunu belirterek; ‘Lüfer aslında çok meşhur bir balık. 1850 ile 1909 arasında Lüfer Devri denilen, yani balığın ismiyle anılan bir devir var. Padişah sofralarına kadar çıkmış önemli bir tür. Bizim balıkçılığımıza da ekonomik ve kültürel anlamda fayda sağlayan bir tür.’’  dedi.

 

Çinekop’tan balık türü gibi bahsedilmesi haklı bir hassasiyet doğuruyor!

 

Çinekop adının başlı başına bir balıkmış gibi kullanılmasının yanlış olduğunun altını çizen Yıldız; ‘’Medya gibi çeşitli mecralarda da Çinekop ismi kullanılması ve bunun aslında Lüferin henüz olgunlaşmamış boylarını ifade etmesi dolayısıyla haklı bir hassasiyet oluşuyor. Çünkü Çinekop dediğimiz boyların avlanmaması gerekiyor. ‘’ dedi.

Lüferin ilk üreme boyu 25.4 cm’dir!

Her bireye en az bir kere ürüme şansı verilmesi gerekliliğinin önemini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Taner Yıldız; ‘’Lüferin dişi bireyleri için ilk üreme boyu 25.4 cm’dir (Ceyhan ve ark., 2007*). Balıklarda her boydaki birey üremez. Balıkların ilk üreme boyu dediğimiz balıkçılık yönetimi açısından çok önemli bir boyu var. 25.4 cm’den sonraki bireyler üremeye başlarlar. 25.4 cm’in altındaki bireyler henüz yumurta dökmemiş yavru, erginliğe erişmemiş olarak listelediğimiz bireylerdir. Bu bireylerin avlanmaması gerekiyor. Her bireye en az bir kere üreme şansı verilmeli yaklaşımı stokun sürdürülebilirliği amacıyla   kullanıyoruz. Dolayısıyla ilk üreme boyuna gelmemiş, daha erginleşmemiş bireyleri avlarsak bu bireyler stokun geleceğine katkı sağlayamazlar ve stok küçülür. Daha önce 30 bin tonlarda avlanan Lüferin avının son yıllarda gözle görülür şekilde düştüğünü biliyoruz. Yani her bireye üreme şansı verecek şekilde bir av stratejisi uygularsak stokumuz daha sağlıklı olacak ve gelecek nesillere de bu lüfer stokundan yararlanma şansı verecektir. ‘’ ifadelerini kullandı.

(* Ceyhan, T., Akyol, O., Ayaz, A., and Juanes, F. 2007. Age, growth, and reproductive season of bluefish (Pomatomus saltatrix) in the Marmara region, Turkey. – ICES Journal of Marine Science, 64: 531–536).

 

 

Tarım Bakanlığı ilk avlanma boyunu 18 cm olarak uyguluyor!

Resmi uygulamalar ile bilimsel bulguların örtüşmediğini üzülerek söyleyen Yıldız; ‘’Balıkçılık yönetiminde baktığımızda ise Tarım ve Orman Bakanlığı ilk avlanma boyunu 18 cm olarak uyguluyor. Fakat 18 cm düşük kalıyor. Balıkçılara 18 cm’den aşağıya avlanma yasağı getiren bu uygulamanın 25 cm’e çıkarılması gerekiyor. Çünkü  ilk üreme boyu ile ilk avlanma boyu uyumsuz oluyor.’’ dedi.

Herkese düşen bir görev var!

Dr. Taner Yıldız üreticiden tüketiciye ve resmi makamlara kadar herkese önemli görevler düştüğünü işaret ederek; ‘’Burada Tarım ve Orman Bakanlığı’na düşen görev Lüfer’in ilk avlanma boyunu 25 cm’e çıkartmak. Tüketiciye düşen görev 25 cm altı Lüfer satın almamak ve balıkçılarımıza düşen görev 25 cm’in altında balık avlamamak ve satmamaktır. Yani herkese düşen önemli bir görev var.’’  ifadelerini kullandı.

Daha eski dönemlerde 14 cm olarak uygulandı!

Dr. Taner Yıldız daha önce uygulanmış 14 cm, 20 cm ve şu anda uygulanan 18 cm uygulamalarının hepsinin yetersiz olduğunu vurgulayarak; ‘’Daha evvel 20 cm olan ve daha da öncesinde 14 cm olarak uygulanan bu uygulamalar bilimsel bulgularla örtüşmemektedir. Bunun bilimsel bir dayanağı var ki bu da balığın ilk üreme boyunun 25.4 cm olmasıdır. Burada uygulanan 18 cm, ilk üreme boyunun altındaki bireyleri korumaya yetmiyor. Daha evvel bazı sivil toplum kuruluşlarında Lüfer kampanyaları başlatılmıştı. Bu kampanyalar sonrası ilk avlanma boyu 20cm’e çıkmıştı. Ancak ne yazık ki yine 18 cme düşürüldü. Burada bilimsel bulgu ile resmi uygulamaların uyumsuzluğunun ortadan kaldırılması gerektiği ortaya çıkıyor.’’ dedi.


KAYNAK: DENİZHABER.COM ÖZEL HABER