Bir SMM Hamburg fuarını daha geride bıraktık. Bu sene gerek fuar öncesi bazı toplantılarım gerekse fuar esnasındaki görüşmelerim nedeniyle yaklaşık bir hafta orada kaldım ve izlenimlerimi size de aktarmak istedim.2008’de düzenlenen SMM Hamburg fuarı henüz krizin başlangıcında olması sebebiyle belirsizlikler ve endişeler ile geçmişti. Maalesef 2010 SMM Hamburg fuarı da belirsizliklerin hala devam ettiği bir fuar oldu. Açıkçası kendi işlerim açısından olumlu geçtiğini düşünmekle beraber gördüklerim Türk Gemi İnşa Sanayinin geleceği açısından beni biraz kaygılandırdı. Nedenlerine gelince;- Belki pek uygun bir tabir olmayacak ama atı alan Üsküdar’ı geçmişti. Beğenmediğimiz Çin tersaneleri dahi bazı gemilerde bizden daha fazla referansa sahip durumdaydı.- Kriz nedeniyle pek çok yabancı tersane armatörün ilgisini çekebilecek bazı yaklaşımlar öneriyor. Bunlar teknolojik üstünlükten tutun, finansmana kadar uzanıyor. Polonya tersaneleri dahi avantajlı ödeme koşulları teklif edebiliyor (Çin tersaneleri gemiyi al sonra 5-10 yılda öde tarzında kredilendirebiliyor vs.) ve Polonyalıların bu girişimleri Polonya’da bir kredi kuruluşu (KUKE, sanıyorum devlet bağlantılı) tarafından destekleniyordu.- Tersaneler yeni iş alanları diye de adlandırabileceğimiz rüzgar çiftliklerinin konstrüksiyonları, petrol platformları ve diğer sanayiye ait çelik yapıların inşaası ile de ilgili gözüküyorlar.- Kriz dönemlerinde klasik olduğu üzere devlete yönelik gemi ve tekneler ile askeri bazı gemiler de yine tersanelerin ilgi alanları ve referansları arasında gözüküyor. - Brezilya’da Petrol platformları ve benzeri destek gemileri gibi işler daha önceki bir yazımda da belirttiğim üzere Brezilya devleti tarafından öncelikli olarak ülke tersanelerine verilmiş durumda. Bu pasta oldukça büyük gözüküyor ki bazı uzakdoğu tersaneleri de oralarda tersane yatırımı yaparak bu işlerden pay almaya çalışıyorlar. - Ek bilgi olarak Dünya ölçeğinde Offshore pazarına bakıldığında kara yatırımları ve rüzgar çiftlikleri de işin içine katıldığında 250 milyar Euro’luk bir yatırımın önümüzdeki beş yıl içinde yapılacağı düşünülüyor. Konuya sadece rüzgar çiftlikleri açısından bakıldığında ise 2013 yılına kadar 21.6 Milyar Euroluk küresel bir yatırım hacmi öngörülüyor.- Bu fuarın ve yakın geleceğin en önemli konularından biri de gemi inşaatı ve denizcilikte yeşil çağı yani “green era”. Fuar vesilesiyle bu konuda “GMEC Global Maritime Environmental Congress” düzenlendi ve benim açımdan ilginç yanı bu zamana kadar birçok etkinliğe katılmış olmama rağmen denizcilik konusundaki en üst düzey yönetici ve patronları hatta konuşmacı dahi olarak birarada görmemdi (Hatta eşim Yıldız Teknik Üniversitesi Araş. Gör. Eda Turan hanım ile ilk kongre sabahı onu kongre salonuna bırakırken VIP’e girme imkanı bulduk, katılımcı ve konuşmacıları görünce oldukça şaşırdığımı ifade etmeliyim). Ben ilgili kongreye diğer programlarım nedeniyle katılamadım ama bu konuda detaylı bilgi isteyenler Sn. Eda Turan’a bu kongreye katılmış olması sebebiyle danışabilirler ancak Eda Hanım’ın kısa tanımlamasıyla konunun özeti aşağıdaki şekilde özetlenebilir ve fuardaki bazı tersaneler ve üretici firmalar bu konudaki yaptıkları ve yapmakta oldukları çalışmalarla oldukça övünüyorlardı.“7-8 Eylül 2010 tarihlerinde düzenlenen GMEC 2010 kongresi yoğun bir katılımla gerçekleşti. Katılımcılar genellikle denizcilik sektörünün önde gelen firmalarının üst düzey yöneticileri ve parlamenterlerdi. İlk gün taşımacılık sektörünün dünü, bugünü ve yarını tartışıldı, sektörün önemine değinildi. Ayrıca çevre ile ilgili yeni düzenlemeler ve kuralların tartışıldığı diğer bir konferans oturumunda firmaların çevreye duyarlılık konusunda yaptıkları çalışmalardan örnekler gösterildi. Örneğin NYK lines, Eco Ship 2030 gemisi üzerinde çalıştıklarını ve CO2 emisyonlarının %69 düşeceğini belirtti. Ton-km başına bir kamyonun CO2 emisyon miktarı 50 gram iken 8000 DWT’den büyük bir gemininkinin 15 gram olduğu örneğiyle gemi taşımacılığının çevreye en duyarlı taşımacılık türü olduğu ve gelecekte de bunun öneminin artacağı belirtildi. Ayrıca limanların çevreye etkileri konusu da bir diğer başlıktı. Limanların da çevreye büyük etkilerinin bulunduğu, özellikle Hamburg Limanı gibi yerleşim merkezine çok yakın olan limanların çevreyi korumak adına aldıkları önlemleri arttırmaları gerektiği belirtildi. Ayrıca geleceğin gemilerinin daha geniş, daha düşük hızlı, kargo elleçleme kapasiteleri daha fazla ve dolayısıyla limanda geçirdikleri süre daha az, düşük dirençli, çevreye duyarlı yakıt kullanan (düşük sülfürlü, LNG, nükleer, rüzgar enerjisi…vb. gibi) gemiler olacağı belirtildi. Nükleer tahrikli gemiler üzerinde de uzunca duruldu ve ticari gemilerde uygulanması gerektiği belirtildi. İzleyicilerden gelen nükleer gemi, nükleer santral gibi patlayabilir mi sorusu ise bunun fiziken mümkün olmadığı şeklinde cevaplandırıldı.”- Sanıyorum Çin’in inşa kalitesini küçümsemekten vazgeçmeliyiz çünkü yabancı armatörlerden orada belli tersanelerden aldıkları gemilerden göreceli kalite ve fiyat olarak oldukça memnun oldukları ifadesini çokça duydum. Sadece onların saptamaları olarak aktarıyorum yanlış anlaşılmaya düşmek istemem ama klas kuruluşlarının oradaki performansından pek memnun değiller. Klas kuruluşlarının orada tersanenin taşeronu gibi muamele gördüğünü en az üç ya da dört armatörden dinlemek beni biraz şaşırttı açıkçası.- Her ne kadar diğer devletler, sektörü ve yan sanayiyi doğrudan desteklemediklerini ifade etseler de açıkçası belirli ve önemli desteklerin verildiği gün ışığı gibi ortada. Başta Uzakdoğu ve Çin olmak üzere Norveç ve AB ülkeleri de doğrudan ya da dolaylı teşviklerle sektörü koruma altına almış durumdalar. Bu konuda daha detaylı inceleme gerekebilir ancak bunu Alman marketlerinde dahi görebiliyorsunuz. Nedense ithal olan her ürün bize gore daha ucuz iken ülkede üretilen ürünler bize gore daha pahalı durumda. Açıkçası belki bu gözlemimde yanılıyorum ancak bana gore korumacılık olduğu ortada.- Ekipmancılarla doğrudan pek görüşmedim (bunu tersanedeki arkadaşlarımız daha iyi bilecektir) yalnız görüşler Avrupalı ekipmancıların fiyatlarını kriz de olsa halen pek de düşürmemiş olduğu doğrultusunda.- Tamir ve yeni inşa konusunda işbirliği yaptığım uzakdoğu tersaneleri de mevcut durum ile ilgili pek de olumlu konuşmadılar. Hatta kriz öncesinde edindikleri müşteri portföyü sayesinde ayakta durduklarını söyleyen tersaneler bence en açık konuşanlarıydı.- Gördüğüm kadarıyla özellikle Almanlar ve Avrupalılar bu fuarda alım ve anlaşmalar yapma doğrultusunda biraz geride durdular. Tanıdığım bir koreli heat-exchanger firmasının sadece bir satış yapması ve onu da Türk Armatör firmasına yapması bence ilgi çekici gelişmelerdendi.- Kore tersaneleri ile bazı işlerim ve geçmiş arkadaşlıklarım nedeniyle bağlantılarım var. Bu sebepten yemeklerine de davet edildim (duyduğum kadarıyla bir Türk denizcilik firması da katılmıştı). Geceden izlenimlerim şunlar;
1. Koreliler Almanlarda ve Avrupalılarda finans olmadığını düşünüyorlar. Kendileriyle görüşmek isteyen firmaların genelde ya iptaller ya da fiyat indirimi isteğiyle geldiğini ilettiler. Bu nedenle çoğu fuar sonrasında görüşmeler için fazladan kalmalarına rağmen bu fuarda erken evlerine döneceklerini söylediler.
2. Yine Korelilere göre Çin ve Korede ekonominin durumu gayet iyi bu nedenle mevcut boşluklarını kolayca Çin ve Koreli armatörlerle doldurduklarını bunun da 2011 hatta 2012 ortasına kadar kendilerine nefes aldırdığını ifade ettiler.
3. Ayrıca Kore eğer doğru ise green field olan tersaneleri kapatmış durumda gözüküyor ve desteklerini büyük tersanelerden başlayarak veriyor.
4. Son olarak gelecekten oldukça umutlular, bu sürecin biraz böyle gideceğini ancak yavaş da olsa geriye dönüşün gerçekleşeceğini ve hatta yavaş yavaş başladığını söylüyorlar. Onlara göre Çin ve Korede oluşan iyi ekonomi dünyayı da yakın gelecekte olumlu yönde etkileyecek.- Ülkemiz tersanelerini yanlış yönlendirmek istemem ama bu fuarda yabancı armatör ya da brokerların tarafıma sorduğu gemi tipleri genel olarak 10.000 dwt.’ye kadar kuru yük gemileri oldu. Bazı firmalar bu konuda kreynsiz yönde tercih kullanırken bazı firmalar da 35 ton üzeri kreyn kapasitesine sahip olmalarını şart koştular. Bunun yanısıra daha üst büyüklükte konteyner ve kuru yük gemileri de sorulanlar arasındaydı. Yalnız sözkonusu gemi bulker de olsa dizayn konusunda gelişmiş ve müşteriye yönelik dizaynlar geliştirilmesi gerekliliği de gözüküyor. Ancak bu tür gemilerde Çin ve Vietnam tersanelerinin de olması nedeniyle nasıl bir rekabet avantajı yakalabiliriz o da bir soru olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle Çin ve Vietnam tersaneleri her gemi türünde olduğu gibi bu gemilerde de fiyat avantajının yanısıra uygun ödeme koşulları sunuyor.- Taleplerin bir kısmında ise yeni inşaalarda NSF terimleriyle çalışabilme de beklentiler arasında gözüküyor.- Acı bir durum ancak bazı Avrupalı brokerlar geçmişte Türk tersaneleri ile ilgili deneyimlerinin çok olumlu olmadığını vurguladılar.- Sonuç olarak bu fuar ülke olarak sektörümüzün yabancı ülkelerle rekabet edebilmesi açısından ivedilikle yapması gerekenler hakkında bazı fikir ve kanaatleri kafamda oluşturdu ama bunları bu yazımda ele almanın bu konuda çok yönlü bir konsensüs sağlanmadan yanlış olabileceğini düşünüyorum. Ancak bu konuda gerek devlet ve gerekse sanayi ve üniversite işbirliğiyle bir komite oluşturulması ve bu konuda belirli çevrelerin öncülük yapması gerekiyor. Belki detay bir husus ama bu komisyonda yer alan kişilerin sektörde önde gelen kişilerden (aynı zamanda stratejik yönetim konusunda bilgili) oluşturulması ve bu kişilerin konuya gereken zamanı verebilmesi açısından mümkünse bir fonla da desteklenmesi gerekiyor yoksa bu çalışmalar gereken başarıyı maalesef gösteremiyor. - Son olarak bir ilave bilgi de ki bu beni bir kez daha imrendirdi, Almanlar herşeyden once bu tür etkinliklerin getirisinden turistik anlamda dahi azami şekilde yararlanacak da bir sistem kurmuşlar.
1. Koreliler Almanlarda ve Avrupalılarda finans olmadığını düşünüyorlar. Kendileriyle görüşmek isteyen firmaların genelde ya iptaller ya da fiyat indirimi isteğiyle geldiğini ilettiler. Bu nedenle çoğu fuar sonrasında görüşmeler için fazladan kalmalarına rağmen bu fuarda erken evlerine döneceklerini söylediler.
2. Yine Korelilere göre Çin ve Korede ekonominin durumu gayet iyi bu nedenle mevcut boşluklarını kolayca Çin ve Koreli armatörlerle doldurduklarını bunun da 2011 hatta 2012 ortasına kadar kendilerine nefes aldırdığını ifade ettiler.
3. Ayrıca Kore eğer doğru ise green field olan tersaneleri kapatmış durumda gözüküyor ve desteklerini büyük tersanelerden başlayarak veriyor.
4. Son olarak gelecekten oldukça umutlular, bu sürecin biraz böyle gideceğini ancak yavaş da olsa geriye dönüşün gerçekleşeceğini ve hatta yavaş yavaş başladığını söylüyorlar. Onlara göre Çin ve Korede oluşan iyi ekonomi dünyayı da yakın gelecekte olumlu yönde etkileyecek.- Ülkemiz tersanelerini yanlış yönlendirmek istemem ama bu fuarda yabancı armatör ya da brokerların tarafıma sorduğu gemi tipleri genel olarak 10.000 dwt.’ye kadar kuru yük gemileri oldu. Bazı firmalar bu konuda kreynsiz yönde tercih kullanırken bazı firmalar da 35 ton üzeri kreyn kapasitesine sahip olmalarını şart koştular. Bunun yanısıra daha üst büyüklükte konteyner ve kuru yük gemileri de sorulanlar arasındaydı. Yalnız sözkonusu gemi bulker de olsa dizayn konusunda gelişmiş ve müşteriye yönelik dizaynlar geliştirilmesi gerekliliği de gözüküyor. Ancak bu tür gemilerde Çin ve Vietnam tersanelerinin de olması nedeniyle nasıl bir rekabet avantajı yakalabiliriz o da bir soru olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle Çin ve Vietnam tersaneleri her gemi türünde olduğu gibi bu gemilerde de fiyat avantajının yanısıra uygun ödeme koşulları sunuyor.- Taleplerin bir kısmında ise yeni inşaalarda NSF terimleriyle çalışabilme de beklentiler arasında gözüküyor.- Acı bir durum ancak bazı Avrupalı brokerlar geçmişte Türk tersaneleri ile ilgili deneyimlerinin çok olumlu olmadığını vurguladılar.- Sonuç olarak bu fuar ülke olarak sektörümüzün yabancı ülkelerle rekabet edebilmesi açısından ivedilikle yapması gerekenler hakkında bazı fikir ve kanaatleri kafamda oluşturdu ama bunları bu yazımda ele almanın bu konuda çok yönlü bir konsensüs sağlanmadan yanlış olabileceğini düşünüyorum. Ancak bu konuda gerek devlet ve gerekse sanayi ve üniversite işbirliğiyle bir komite oluşturulması ve bu konuda belirli çevrelerin öncülük yapması gerekiyor. Belki detay bir husus ama bu komisyonda yer alan kişilerin sektörde önde gelen kişilerden (aynı zamanda stratejik yönetim konusunda bilgili) oluşturulması ve bu kişilerin konuya gereken zamanı verebilmesi açısından mümkünse bir fonla da desteklenmesi gerekiyor yoksa bu çalışmalar gereken başarıyı maalesef gösteremiyor. - Son olarak bir ilave bilgi de ki bu beni bir kez daha imrendirdi, Almanlar herşeyden once bu tür etkinliklerin getirisinden turistik anlamda dahi azami şekilde yararlanacak da bir sistem kurmuşlar.