Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin öncülüğünde hazırlanan Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde belirtilen “gazetecinin temel görevleri ve ilkeleri”ne uyulursa; objektif gazetecilik de yapılmış olur, medya kaybettiği güvenine de kavuşur. İşte bu ilkeler:
Gazetecinin temel görevleri ve ilkeleri:
- Halkın gerçekleri ve doğruları bilme hakkı adına, gazeteci kendi açısından sonuçları ne olursa olsun gerçeklere ve doğrulara saygı duymak ve uymak zorundadır.
- Gazeteci bilgi ve haber alma, yorum yapma ve eleştirme özgürlüklerini ne pahasına olursa olsun savunur.
- Gazeteci, başta barış, demokrasi ve insan hakları olmak üzere, insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur. Irk, etnisite, cinsiyet, dil, milliyet, din, sınıf ve felsefi inanç ayrımcılığı yapmadan tüm ulusların, tüm halkların ve tüm bireylerin haklarını ve saygınlığını tanır. İnsanlar, topluluklar ve uluslar arasında nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır. Bir ulusun, bir topluluğun ve bireylerin kültürel değerlerine ve inançlarına özen gösterir.
- Gazeteci, bilgi, haber, fotoğraf, görüntü, ses, belge elde etmek için yanıltıcı yöntemler kullanamaz.
- Gazeteci, kamuya mal olmuş bir şahsiyet bile olsa, halkın haber alma, bilgilenme hakkıyla doğrudan bağlantılı olmayan hiçbir amaç için, izin verilmedikçe özel yaşamın gizliliği ilkesini ihlal edemez.
- Gazeteci, basılmış, yayınlanmış her yanlışı en kısa sürede düzeltmekle yükümlüdür. Gazeteci, cevap hakkına saygılı olmalıdır.
- Gazeteci, kendisine güvenilerek verilmiş bilgilerin, belgelerin kaynaklarını, kendileri izin vermediği sürece, mesleki gizlilik ilkesi uyarınca, hiç bir şekilde açıklamaz.
- Gazeteci, intihal (aşırma), iftira, hakaret, lekeleme, saptırma, manipülasyon, söylenti, dedikodu ve mesnetsiz suçlamalardan kesinlikle uzak durur.
- Gazeteci, bir bilginin, haberin yayını yahut yayınlanmaması karşılığı hiçbir maddi veya manevi avantajın peşinde olamaz. Gazeteci, devlet başkanından milletvekiline, iş adamından bürokratına kadar haber kaynağı olarak da kabul edilen kişi ve kurumlarla iletişimini meslek ilkelerini gözeterek yürütür.
- Gazeteci, gazetecilik mesleğini, reklamcılıkla, halkla ilişkilerle veya propagandacılıkla karıştıramaz ve ilan-reklam kaynaklarından herhangi bir telkin, tavsiye alamaz, maddi çıkar sağlayamaz.
- Gazeteci, ne konuda olursa olsun, tehdit ve şantaj gibi yöntemlerle mesleğini ve kendisini kullandırmaz, bunlara başvurmaz.
- Gazeteci, her türlü baskıyı reddeder ve çalıştığı basın-yayın organındaki yöneticileri dışında kimseden işiyle ilgili talimat alamaz.
- Gazeteci sıfatını taşımayı hak eden herkes meslek ilkelerine de en yüksek seviyede uymayı taahhüt eder ve ülkesindeki kanunlara saygılı olmakla birlikte, hükümet ve benzeri kurumların müdahalelerine kapalıdır. Mesleki olarak sadece meslektaşlarının ve kamuoyunun değerlendirmeleri ile bağımsız yargı organlarını dikkate alır. Gazeteci, devleti yönetenlerin belirlediği ulusal ve uluslararası politikalar konularında bazı önyargılara değil, halkın haber alma hakkına öncelik verir. Onu meslek ahlakı, gazeteciliğin temel ilkeleri ve özgürlükçü demokrasi kaygıları yönlendirir.
Sevgili Okurlar;
Yukarıda güzel bir şablon var. Bu şablonla çevrenizde ne kadar gazeteci, ne kadar medya teröristi olduğunu kolayca bulursunuz.
Hoş siz zaten biliyorsunuz.
Yine de yukarıdaki ilkeleri dikkatle okuyunuz, bu ilkelere uymayanları uyarınız ve uyana kadar bunların sizlere sunduğu ucubeleri okumayınız.
Toplumun refah ve saadeti, çocukların ve biz gençlerin geleceği için pislikleri temizlemenin yolu budur.
DenizHaber.Com
kontratlarim musaade ettikce sitenizi takip etmekteyim, rbenim merak ettigim sitenizde son birkac aydan beri yapilmakta olanrayin gemisi listesinin nasil olusturuldugu ve siteye ve dolayisiyla rankete erisimi olan insanlarin hangi kistasa gore oy vermesini beklediginiz.
yukardaki yazıyı okumadım bile ama bu kadar büyük bir sitede haber ekle yada haber ver gibi bir yer yok çok üzücü. Maalesef Boztepe gemisi Sochi limanı acıklarında yanıyor...rhttp://www.leader-sochi.ru/camera.htm
uyuşamayız, yollarımız ayrı;rsen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;rsenin yiyeceğin, kalaylı kapta;rbenimki aslan ağzında;rsen aşk rüyası görürsün, ben kemik.rrama seninki de kolay değil, kardeşim;rkolay değil hani,rböyle kuyruk sallamak tanrının günü.
Efendilerinden parayı aldı şimdi layık olmak için Türkiye'nin yetişmiş insanlarına saldırıyor. Hoşt demek lazım böylelerine.
virahaber önce nasıl kurulduğunu değirmenine suyu nerden aldığını açıklasın kimlere kurdurulduğunu açıklasın ondan sonra soru sormaya başlayabilir türkiyenin kurumlarına savcı edasıyla terbiyesizce sorular sormak mıdır gazetecilik böyle gazetecilik istemiyoruz
Sayın Cahit İstikbal kardeşimiz;r1- Türk Kılavuz Kaptanlar Derneğini IMPA üyeliğinden düşürülmesi için teklif verdiniz mi?rr2- Tarafınızdan üyeliği askıya alındığı söylenen TKKD sizin dönemizde yeniden üye statüsü kazandı mı?rr3- Eğer üye sıfatını kazanmadıysa bu güzide kuruluşumuzun başkanlığına devam etmeniz etik kurallara uygun mudur?rr4- Türk Kılavuz Kaptanlar Derneği’ne ait olan ve diğer yönetim görevdeyken iade etmediğiniz ve maillerini izinsiz olarak kontrol ettiğiniz” www.turkishpilots.org “sitesini, derneğe iade ettiniz mi?rr5- TKKD’nin genel kurulunda hazirunun önünde denizhaber.com’dan ayrılacağınızı, bu işin etik olmadığını söylemiştiniz. Neden devretmediniz? Sizi kılavuz kaptan mı, STK başkanı mı yoksa gazeteci olarak mı görmeliyiz?rr6- Siz sektörün birliği ve beraberliğinden söz etmektesiniz. Yukarıdaki mailde yazdığınız gibi armatörler ve acentelerle ilgili bir sorununuz mu var? Bu söylem sektörün birliğini ve beraberliğini zedelemez mi?rr7- Keza bu karalama maili DEKAŞ’ın 16 sayfalık faaliyet raporuna nasıl ve neden girdi? Bu vira’yı karalamak ve hedef göstermek olmuyor mu? DEKAŞ’ın faaliyetleri içerinde bu tip karalama kampanyaları da var mı?rr8- İddialar içerisinde TKKD’nin eski başkanı Timur İldeniz’in (aşağıda yayınlanmıştır) fotoğrafları ile oynayıp, yayınladığınız ve bir karalama kampanyası yürüttüğünüz doğru mudur? Eğer doğruysa insan haklarından dem vuran siz, kişilik haklarını ihlal etmiş olmuyor musunuz?rr9- Bir STK Başkanı ve devlete bağlı bir kılavuz kaptan olarak şirket kurup ticaret yapmanız doğru mudur? Bunun yasal mevzuatlarda yeri var mıdır?rr10- Türk denizcilik sektörünün çatısı konumundaki Deniz Ticaret Odası’nın Başkanı Metin Kalkavan hakkında karalama kampanyası yürüttünüz mü? Eğer yürüttüyseniz şimdi verdiğiniz örneklerde Metin Kalkavan’ı kullanmanız etik mi?rr11- Sizin yayın yaptığını ve ‘başka yerde şubemiz yoktur’ dediğin siteye künye ve iletişim bilgileri koymayı düşünüyor musunuz?rr12- Bir yazınızda “Denizhaber olarak internet sitelerinin bu şekilde insanları tahkir etmek için kullanılmasını, kişisel bilgilerin ve banka detaylarının yayınlanmasını, insnaların kişilik haklarını rencide edecek ifadeler kullanılmasını esefle kınıyoruz.” diyorsunuz. Geçmişte TKKD’nin yönetim kurulunda görev yapan bir kişinin kendi adıyla açılmış mailine gönderdiğimiz mesajı sizin ele geçirmeniz, üstelik yayınlamanız yukarıda söylediklerinizle çelişmiyor mu?rr13- Bütün bu olanlardan sonra TKKD’nin yönetim kurulu başkanlığı görevine devam edecek misiniz?rr14- Yazınızda “Yarın siz de haksızlığa uğradığınızda yanınızda DenizHaber'i ve onun dürüst, denizciliğe gönül vermiş ve dünya çapında ismi olan yazar kadrolarını bulacaksınız.” diyorsunuz. Sitede yazı yazan yazarlarınız bu tartışmanın tarafları mıdır? Onları da bu tartışmanın içine çekmek doğru mudur?rr15- Bu tartışmalar kılavuz kaptanlarımıza ve camiaya zarar vermiyor mu?rrBunları çoğaltmak mümkün
medyada değişen sermaye yapısı ve bugünkü yoz basın ilişkilerinden kaynaklanan sorunlar yumağına verilebilecek ad. yayın politikasının belirlenmesinde, yapılacak haberin şeklinin şemalinin belirlenmesinde sözkonusu insanların editoryal etkilerinin çok az olduğunu söylemek gerek. "verilebilecek o kadar bilgi varken, o saçmalıkların yayınlanmasının" sorumlusu muhabir değil, o gazetedeki "hiç kimse"dir. bu birincisi... artık medyada işleyen sistem, muhabirin bilgi ve ilgi alanının dışında bir takım patron ihtiyaçlarının (çıkarlarının) haber yoluyla karşılanmasıdır ki, bunun sorumluluğunu bir muhabirin üstüne yıkmak kesinlikle doğru ve hakça değil. gazete ya da televizyon bir muhasebe bürosu değildir. dolayısıyla ortada rakamlarla ifade edilebilecek somut sorunlar yoktur. yoruma açık, eğilip bükülmeye müsait bir konu haberleştirilmek istendiğinde, inisiyatif patrondadır. muhabir bu konuda sadece aracı konumuna indirgenmiştir ki, medya çalışanlarının yaşadığı en büyük sıkıntılardan biri budur. basında sermaye yapısının değişmesinin ardından (bkz: 1980li yıllar), etkisizleştirilen gazeteci örgütleri (sendika, muhtelif dernekler), yaptırımlarından yoksun bırakılmış, etik konusunda ahkam kesmek, hürriyet gazetesi'nin başyazarının başında bulunduğu!!! "basın konseyi'ne kalmıştır. sonuç, özlük hakları hergün dibe vuran, kendisine yatırım yapılmayan, sosyal güvencelerinden yoksun ve bir patronun iki dudağından çıkacak bir tek sözcükle işsiz kalma korkusu yaşayan basın (yeni moda sözcükle medya) çalışanlarıdır. toplumsal işlevleri açısından aslında son derece kritik bir noktada bulunan bu insanlar (insanların haber alma hakkını kollamak ve halkı doğru bilgilendirmek bağlamında) bu nev'i bir muameleyle haşır neşir bir neslin gazetecileri arasında da elbette "araştırmadan iş yapıp alemlerde nam salmak" isteyenler olacaktır; çözülme gerek mesleki, gerekse ahlaki açıdan kendisini böyle göstermektedir, kabul. vasıfsız işgücünün sektörde böylesine arttığı, yalakalanma ve kolay yoldan isim yapma arzularının giderek hakim olduğu bir yapıda böylesi yanlışlıkların olması kadar normal ne olabilir. tüm bunlara göz yumulmaktadır, buna da kabul. ancak bir şeye çok yüksek sesle itiraz etmem gerekiyor: "türkiyede herhalde her haber öyle üretiliyor neredeyse, cok ayri bir yere sahip degil bunlar" biçiminde kurulan bir cümle, hem mesleğini tüm değerlerini koruyarak yapmayı sürdüren, kuzey ırak dağlarında aylarca savaşı bekleyen ve yaşayan, meydana gelen her depremde insan acılarına tanıklık eden, tarihin önemli dönüşümlerinde, evrimleşmenin gerçekleştiği noktada bulunarak gerçek bilgiyi vermek için gerekirse ölen (sayıları hiç de azımsanamaz ölen gazetecilerin) gerçek meslek erbabına biraz kaba davranmak, hatta açık ifadesiyle biraz da saygısızlık oluyor. olmuyor mu?
akademinin deyişiyle; yaygın medyartansu çillergil deyişle; kartelci medyarkronik muhalifçi deyişiyle; boyalı basın... rrşimdi ilkokulda öğrendiğimiz bazı yalapşap bilgi/yorum kırıntılarıyla özensiz bir metne dalıverelim [bu metin önemli ölçüde ana akım medya hakkındaki genel yargının bir derlemesi gibi de okunabilir]: rr"ana akım" [mainstream] dediğimiz andan itibaren hemen "tamam lan, zaten kötüdür" dememek gerekir. ama bir yandan da hiç çekinmeden "tamam lan kötüdür" diyebiliriz. bu paradoksa özellikle medya'nın kendisi, mantalitesi, yapılanması, şusu busu izin verir. rrmümkün mertebe harcıâlem'e kaçmadan ifadesini etmeye geçelim; rryurttaşlar hiçbir zaman öyle hakim fikrin, tepegözcülerin dediği gibi ana akım medya karşısında edilgin değiller. ama bir yandan da medya yıllar boyu yaptığı yayının kodlarıyla ve bazı biçimleriyle insanların algılarını ister istemez [genellikle isteyerek] şekillendirir. rrmedyada belki ve yüksek ihtimalle de "gelin lan şu halkın fikrini şuraya çekelim" gibi bir yaklaşım yok. bunu dersek, hulki cevizoğlu, tuncay özkan falan oluruz. o yüzden demeyelim. ama medya, bilmeden etmeden veya kendi iş rutini içinde ürettiği metinlerin biçimiyle insanlara yön verebilir. rrana akım medya, öncelikle siyaseten, sonralıkla da [ne demekse artık "sonralıkla"] vasatı, gelenekseli, iktidar olanı korumak eğiliminde olur. bu, "mantık gereği" böyle olacak diye bir şey yok ama dünyanın hemen her yerinde medya, iktidarla hem içli dışlı olur, hem de iktidarın değirmenine su taşımak gibi part time işler yapar. keşke yapmasa... rrana akım medya kültür alanında en popüler olanın peşindedir. mesela her ikisi de popüler olsa da nazan öncel ile gülshen arasında bir seçim yap deseniz, cevabı b şıkkı olacaktır. yahut abicim, sen gel duman ile musti arasında seçme yap deyin, seçimini b'den yana kullanacaktır. veyahut, tom waits'le 50 cent arasında yap bakalım seçimini diye sorsanız, cevabı yine b şıkkı olacaktır. bu da bize, ana akım medyanın bir b şıkkı hayranlığı içinde olduğu yönünde güçlü fikirler verir.rrsiyasette de mainstream medya en güçlünün, en iktidar olanın yanındadır, yanında olmasa bile yamacındadır. bunun 1001 çeşit nedeni olmakla birlikte, artık en bilinen haliyle medyanın da güç peşinde olması, güçler dağılımından kendine pay aramasıdır vs... birinci kuvvet medya ve tabii ikinci en önemli neden de özellikle baskıcı yönetimlerin soba altından gösterdikleri sopadır.
haberleri çeşitli sebepler dolayısıyla (çıkar ilişkileri vs.) yıllar yılı bekletip, kokuşmasını sağlayan gazetecilik türüdür. bu işi yapanlara kokuşturmacı gazeteci denir.r105 kilonun üstünde olmak.yağlı bir ense ve pomatlara gelesice bir g.t tercih sebebidir.rtercihan en az bir ihtilal görmüş olmak.2 ihtilal görmüşlük daha bir tercih sebebidir.ihtilal görmüş türk vatandaşı, sinmiş bir türk vatandaşıdır.sağa sola kayan mont fermuarlarını önce gözleriyle ortalar, sonra mükemmeliyetçi bir orta yolculuk hesabına elini fermuarına ortalattırır.rgazetede köşe sahibi olan liboş adayları için geliyor bu kez: oğlunun yurt dışı eğitim masraflarının azması, servete dönüşmesi üzerine, bedelli askerliği hortlatmak ve bunu yaparken de dönemin koşulları içinde -seçim öncesinde- bugünün iktidarı, dünün yasaklısı partilere destek verdiğini unutarak, iktidara sıçıp sırıklayabilmek.iyi liboş, gazeteci olmayı bir kenara bırakın, avantanın peşinde olandır, onsekizin içinde gol duasına yatandır.rçalıştığı medyada , arada sırada balık lokantalarıyla ya da mükellef rakı sofraları ile ilgili - rakı adabı ve edebiyatı- yazılar yazmak. güney denizlerin tuzunu yalamak, gerekirse kalemini süpürge edip bu tuzları, canından çok sevdiği okuyucularına yalattırmak.ve ekliyorum, bunların hepsi süper tercih sebepleridir.olgunlaşma dönemine ait tercihlerdir fakat.ense kökü 40 kilo,gördüm şaştım dombilo..rvatan, millet, sakarya, aile, değerler, gelenek, görenek, anane muhabbetleri yaparlar.duygusal bir millet olmamızın getirdiği toplumsal zaaflarımızı babacanlık, kalenderlik, sorumlu gazetecilik kisvesi altında, kurutana kadar sömürürler.bütün bunları yaparken aslında ne kadar ahlaksız ve ne kadar kokuşmuş olduklarını göstermemek için cansiperane bir çaba gösterirler.tamam, zaten bilen biliyordur bu adamların ne b.k olduklarını ama bir de bunları adam yerine koyan iyi niyetli insanlar var.gerçekten garibanın dostu,ezilenin yanında falan hazır bulunan abi olduğunu sananlar... bunlara prim vermemek lazım. ne de olsa abi ayağı..r
bir köşeniz olsun ve kafanızın estiğini asmak kesmek mi istiyorsunuz? kişisel yargılarınızdan yola çıkarak olayları subjektif yorumlamak, sizin istediğinizin dışında ya da çıkarlarınıza aykırı gerçekleşecek herşeyi ve buna yol açan herkesi eleştirmek, zarflanmış noktalarla kesilmiş hakaretler yağdırmak, tuttuğunuz takımdan mezun olduğunuz okula kadar yaşamınızın içinde var olmuş her olguyu rasyonellik ve doğruluk dışı bir tutumla savunurken "sizden" olmayanı en küçük parçalarına ayırmak düşüyle mi yanıp tutuşuyorsunuz? aradığınız fırsat ayağınıza geldi, aşağıdaki rehberle bütün bunlar gerçekleştirebilir, üstelik zengin, ünlü vs... de olabilirsiniz.rröncelikle, genel yayın yönetmeni başlığında da anlatıldığı gibi, öyle zengin içerikli, bilgi taşıyan, yoğun ve dolayısıyla toplumun geniş kesimleri tarafından zor okunacak yazılar yazma gibi bir amaca sahip olmamalısınız. böyle bir amacınız varsa da bir kenara atın, unutun, hiç olmamış gibi farzedin. yazdığınız yazılar, bilgisayarın başında çay içip simit yiyen üniversiteden sonra ciddi hiçbirşey okumamış mutsuz orta kesimin herhangi bir bireyinin sabah işe geldiğinde uykulu gözlerle anlayıp sindirebileceği düzeyin üzerine çıkmamalıdır. bunun sırrı, geniş boşluklar, kısa tümceler, rbirbirini tekrarlayan sözcükler, tümce aralarında bol boşluk ve bolca noktalama işaretlerinde saklıdır. örnek vermek gerekirse:rrekonominin kötü gittiğini düşünenler fena halde yanılıyorlar! .... ?rrevet.rryanılıyorlar. yanılıyorlar çünkü... !<>!rrçünkü herşey yolunda. evet yolunda. geçen gün şoförüme dedim ki, çek oğlum dedim.. çek nişantaşına götür beni, çıkar şu pis gecekonduların arasından. allah kahretmesin..paçama çamur bulaşmıştı. o çamur ruhuma bulaşmıştı. çamur..gecekondu. fakirlik. ah.rnişantaşında hobarey var. sahibi muzi baklava çok yakın dostum olur, birlikte montecarlo rallisine katılmıştık, öyle yakın yani. muzi dükkanı büyütmüş. hemen üstüne bir fusion restaurant açmış, hani space concept var ya, paris'te moda şimdi. karşı kaldırımda avrupanın en ünlü mağazaları. işıl işıl. şırıl şırıl. kaçıl kaçıl. gözlerim doldu. dedim ki işte..."rrbir sonraki hamle saldırıyı öğrenmektir. bunun için önce cansız cisimler üzerinde talim yapılması yerinde olur:rr"o köprünün hali ne öyle? avrupada artık böyle köprü kalmadı. hepsi köprülerini çiçek desenleri ile süslüyor, rengarenk yapıyor. golden gate'in fatih sultan mehmet köprüsünden ne farkı var? biz de köprümüzü kırmızıya boyasak istanbula gelen turisti 34'e katlarız. evet katlarız. buradan karayolları genel müdürlüğüne sesleniyorum...."rr"hödere bulvarından yukarı çıkarken solda gördüğüm otel sinirimi bozuyor. o otelin yıkılması gerekir. böyle otel dünyanın hiçbiryerinde kalmadı artık.... rr"neden belediye taksime çıkan yolları meydanın üstünden geçirmez ve meydanı döner büfeleri ile donatmaz ki? döner bizim milli yiyeceğimiz?"rr"artık şehirlerde nehir boğaz modası kalmadı. bu trafik sorunu ile uğraşacağımıza neden boğazın üstünü kapatıp otoyol yapmıyoruz? buradan büyükşehir belediye başkanına sesleniyorum."rrsonraki aşama insanlara, kurumlara saldırmaktır. özellikle seçilecek hedeflerin karşılık veremeyecek durumda olması tercih edilir:r" dün sultanahmet'de adının yonk olduğunu duyduğum çinli turist bana dil çıkardı. bu terbiyesizliğinin cezasının verilebilmesi için köşemde fotoğrafını yayınlıyorum ve polisi göreve çağırıyorum."rr"vatandaşın parasını çarpıyorlar. gubara holding'in bütün mallarına el konulmalı, gazetesi bize verilmeli, otomobillerine ben binmeliyim, bu ülkenin tek özel sektör kuruluşu da bizim holdingle boynuz holding olmalı. ayrıca tek gazete, tek kanal yeter de artar bile. sıkıysa gelsin gubara holding başkanı jim gubara, mahalleden geçemez be. kendisinin kulakları da asimetriktir ayrıca"rr"şerefsiz hakem yine rezil etti bizim takımı. ben bunu yazmıştım zaten dün."rrbütün bunların ardından tecrübe edilmesi gereken, büyüklük kompleksidir. hayatın içinde olup biten herşeyin kendi kaleminden çıktığını iddia etmek saldırgan gazeteciliğin olmazsa olmazlarındandır:rr"biliyorsunuz benim yazılarım sayesinde amerika irana saldırmaktan vazgeçti."rr".. bu tip davetlerde smokin giymenin uygun olmadığını yazdıktan sonra bakıyorum da falan filan davete kadife bir takımla gelmiş. "rr"başbakan aradı, gazetedeki yazımı görmüş, konunun farkındayım, üzerine gideceğim dedi."rr"çinli hayranlarımın varlığından haberdardım ancak dün gelen mektup bili bülü..."
ışığa tutulduğunda beyninin sağ lobunda benjamin franklin, sol lobunda geroge washington hologramı beliren gazeteci tipi. neo-liberal şeffaftır kendileri genelde.risin komik tarafi (bazi kisiler icin); gercek gazeteci icin yetisilecek iki ekol vardi, biri cumhuriyet, biri de abdi ipekci ekolu. daha dallandirip budaklandirirm ama yakin gecmisteki gazetecilerin ekollerine bakiyorum sadece.rrbasinin bir cok unlu simasina bakin, bir cogu bu yukarda dedigim iki ekolun ogrencisidir genelde. rrha bu arada, ben cumhuriyetten baska bir gazete okumuyorum, lumpen bir kemalist , liberalizm dusmani, ab karsiti ve cok seksi bir insanim. belli bakinizlari vereyim de bazilarinin hevesi kursaginda kalsin.rgercek gazeteci kimdi biliyor musunuz? metin tokerdi. neden? cunku, gercek gazeteci kalemini satmaz. bir gun oyle bir gun boyle demez, ilkeleri vardir. cagini not etme gorevini, yani bir nevi tarihcilik, yuklenmistir. bunun geregi de algilarinin ve zihninin acik olmasidir. ama bir kisi her donem (soguk savas donemi, tek kutuplu amerikan star wars donemi, ab hayranligi donemi vs.) kendini degistiriyor, rizkini, kemigini baska sahiplerden cikariyorsa o kisi adam degildir, kaldi ki gazeteci olsun.r rgerçeğinin anlaşılmasını sağlamış bir olgudur gerçek gazeteci olgusu.rrşöyle ki:rüç beş beyin hücresi ile allamei cihan olduklarını sanan bazı mahluklar fikir yapılarındaki kabızlığın etkisi ile oradan buradan okudukları ya da duydukları lafları kaynak belirtmeden başlık yapıp bir de tanımlarında yine o oradan buradan öğrendikleri kavramlara yer verirler.rrbiraz açarsak:rsözkonusu primat aslında ulusal solcu bir nasyonel sosyalist neo-faşisttir. bu bağlamda hayatın anlamını çözdüğünü sanmıştır. rrgerçek gazeteci meselesine gelirsek. efendim malumunuz gerçek gazeteci hususu taşınmış başlıklara. bu hafta tesadüfen bendenizin eline de aydınlık dergisi geçmez mi? 10 ağustos tarihli dergi. türk medyasındaki amerikan conilerinden bahseden bir yazıda değinilen bir olguymuş meğer ki bu gerçek gazeteci konusu. hatta aynı yazı içinde neo-liberaller diye soldan liberalizme geçen yazrlardan da bahsedilmiyor mu? "neo-liberal ne alaka mı?" biraz başınızı kaldırıp yukarılara bakın efendim. o zaman görürsünüz. zaten nereden otlandıklarını tahmin ediyorduk da bunu böyle gizlice ve hayasızca yaptıklarını tesbit etmek de hoş olmuştur açıkçası.rrimdi, gerçek gazeteci tamlamasının malum dergiden alınmadığı, başka yerlerde de geçtiği, neo-liberal sözcüğünün de o yazıya özel olmadığı hep tedavülde olduğu iddia edilebilir. olabilir efendim olabilir. "sadece tesadüf"der geçeriz . lakin beylerimizin düşünce yapısı ve hangi ağıldan yemlendikleri konusu açıktır. değil mi cevat abi? evet!
insan unsurunu hem de her yönü ile düşünerek; rempati yi elden bırakmadan; rmisyonunu unutmadan;regoya yenilmeden;rürüne yansıtılması gereken ahlak anlayışı.rson zamanlarda sanal ortamda aşağıdaki soru çerçevesinde tartışılan olgu.rrmiami`desiniz. etrafinizda bir kosusturmaca var, buyuk bir hortumrgok yuzunu yara yara etrafi yikiyor. dayanilmaz hizlara ulasan ruzgar her tarafarsular sicratiyor ve dev dalgalar olusturuyor. associated press icin calisan birrmuhabirsiniz ve bu akil almaz afetin tam ortasindasiniz. siz guvenli birryerden bu olaylari izlerken diger insanlar icin durum hic de iyi degil.rrbir profesyonelsiniz ve dunyaya bu olayi anlatabilmek icin fotograflarrcekiyorsunuz. cevrenizde suyun kapip surukledigi onlarca insan, evler arabalarrvar. doga azgin bir boga gibi herseyi yakip yikiyor, gucunu tam anlamiylarinsanlara gosteriyor.rrbir anda sularin icinde birisini goruyorsunuz, hayatta kalmak icin suyla bogusanrbirisi. biraz yakinina gidiyorsunuz ve 5-10 metre kadar yaklasabiliyorsunuz. burkisiyi bir yerden taniyorsunuz ama cikarmaniz zor. tam o sirada suyunricerisindekinin w bush oldugunu fark ediyorsunuz.rrkabaran sularin onu kapip goturmek uzere oldugunu goruyorsunuz. ustunderdurdugunuz iskelenin yakininda 50 metrelik bir halata bagli can simidirbulunuyor. eger hizli hareket edebilirseniz baskana yardimci olmaniz mumkun verhayatini kurtarabilirsiniz.rriki seceneginiz var, onu kurtarabilirsiniz yada hayatinizin en onemlirfotografini cekebilirsiniz. bush`un hayatini kurtarabilirsiniz yada sizerpulitzer odulu kazandirabilecek, dunyanin en guclu adamlarindan birinin gucunurkaybedis fotosunu cekebileceksiniz.rrrenkli film mi yoksa daha klasik bir goruntu icin siyah beyaz film mirkullanirdiniz?
bazi haber kaynaklari tarafindan kabullenilmis ve basin toplantilarina cagirilma ayricaligina erismis olma durumu, ilistirilmis gazeteciligin bir hali.rrivayet odur ki bu mertebeye erismek icin;rcan sikici sorular sormayacagindan emin olunan,rhaber kaynagi gibi dusunmeye yatkin,raciklanan konunun disina cikmayan,rbulten gazetecisi tipinde,rdaha onceki akreditelerin referans verdigi,rmumkunse cikarlarini haber kaynagininki ile birlestirmis bir kisilik aranir. ristisnalari vardir.rakreditasyonu kaybetmek, bu kisiler icin korkulacak bir durumdur, cunku bu gerceklesirse, gazeteci genelde kurumundan da kovulabilir.
genellikle komprador sermayenin gazetelerinde, televizyonlarinda calisip, yazdiklari uc bes kici kirik yazi icin onbinlerce dolar maas alan, kuresel sermaye birdir ve amerika ve ab onun kulu ve elcisidir mottosunu benimsemis, maaslarini henuz dumani tuterken offshore hesaplarda sicak para olarak degerlendiren gazeteci tipi.rvatanini seven, onun cikarlarini gozeten, tarih bilinci olan ve tarih bilinci ile yorumlarini yapan gazeteci tipi. bu tanimda vatan yerine turkiye haric hangi memleketi koyarsaniz koyun komprador gazeteci tipi'ne kavusursunuz.rcok kolay birseydir bu. agzi, burnu, kulagi ve sag eli olan herkes yapabilir. amerika'nin dis siyaseti neyse onu destekler yazilar yazacaksiniz sonra da gazetenizden ayda 30-40-50 bin dolar maas alacaksiniz. birileri size bir gorev verdi miydi de (savas zamanlarinda gazete kurup "turkiye'de trafik kazasinda yilda bu kadar adam oluyor bu savasta da olsun ne olacak ki?" yazacaksiniz mesela) sorgusuz sualsiz yerine getireceksiniz. ya da (kuzey irak'ta barzani icin tv kanali kurmak gibi). rrsoguk savas zamaninda en koyu anti-komunist, arabist ve yesil kusakci, darbe zamaninda darbeci, savas zamaninda gerilla kesilip ("bizim ordu da savasa girmeli. 20 yil savasmayan ordu paslanir" diyeceksiniz)rbaris zamaninda en buyuk demokrat gorunup, vizyon sahibi olmak ya da 'cagi yakalamak` uzerine yazilar yazacaksiniz. ama 11 eylulden sonra da tabii ki "bu yesil kusak anti-demokrattir hepsi lav edilmelidir" diyeceksiniz. rejimler devrildiginde halaylar cekip "amerika'yla komsu olduk" diye sevineceksiniz. ama ordunuzun subaylarinin basinda cuval gecirilip pataklaninca da sesiniz solugunuz cikmayacak, tatillere cikip kacacak delik arayacaksiniz... cunku mazallah dolarlarin suyu kesilir..rr1. dunya savasindan hemen sonra ingilizler istanbul'u fetheddiginde beyni sulanmis, bok cukuru haline donmus bab-i ali'de isgale karsi cikan yalnizca iki tane (yaziyla iki) gazeteci vardi: falih rifki atay ve yakup kadri karaosmanoglu. cok sevistikleri yeni dostlariyla aksam bes caylarini icerlerken bu atay'a ve karaosmanoglu'na vahdettinci, gerici, dunyadan bihaber gibi laflar soyleniyordu bu fransiz hurriyetcileri, ingiliz muhipleri tarafindan. ama ne oldu? kimi hakli cikardi tarih? o kompradorlarin adini bile bilen yok. ama o iki nefer kendini bilen herkes tarafindan hala okunuyorlar, tartisiyorlar. bugun ise durum daha vahimdir. ne yazik ki vizyon sahibi, fikri hur vicdani hur kompradorlarimizin karsisina colasan gibi anlamsiz yazilar yazan adamlar cikiyor.rriclerinden bazilari "turkiye neden kendi cikarlarini dusunuyor? insan arada bir amerikaninda cikarlarini dusunur, canim kardeslerim hersey kendi ulkemizin cikari demek degildir, insanlik sevgi baris amerika" manasina gelen bir yazi yazmis, bunu yazabilecek kadar cosmustur. yani adam bir ulkenin kendi cikarini savunmasini elestiriyor, onun yerine kendi cikarini savunan bir baska ulkenin cikarini oneriyor. bizde kendisine odun oneriyoruz. rrdiger bir tanesi atakurttu, turkiyeyi illa turklermi yonetmeliydi gibi izan boyutunu asmis seyler soylemektedir. "ben kadindan anlarim, delikanliyim, kadindan anlayan hayli hayli ulkeden anlar, ulkemizide biz yonetmeyelim. teknisyen biliyorum ben bir tane super, o gelsin yonetsin." manasindaki rehabilitasyona ihtiyac duyuyorum anlamindaki laflariyla coktan kompradoru filan asmis, hasta gazeteciler statusune girmistir.rrbir baskasi sıkılmıstır bu cumhuriyetten. "bir iki uc cumhuriyet yetmez dort bes alti olsun, eyaletler, devletler cossun, turkiyem parca pincik olsun" seklinde tamamen kendisinin uydurdugu guzel bir slogani yer yer zaman zaman cesitli boyutlariyla yazmaktan haz almakta, sakalini mutlulukla sivazlamaktadir.rrbelcikali olani brukseli evi bilmektedir. "bruksel bu konuya ne diyor, kibris konusunda bruksel soyle der mi acaba, brukselde hava nasil, brukselli usuyormu? durdurun turkiye ustunden gelen hava dalgalarini abye almazlar bizi boyle cik cik cik" tadinda yazilari/konusmalariyla mutluluk sacmaktadir. (ama iyi gazetecidir, cok adam yetistirmistir, iyi de bir programi vardir)rrve benim en sevdigim olani o gider arastirir eder bulur, turkiye icin en abidik ne varsa ortaya koyar.rrbravo bunlara, ellerimi patlatircasina alkisliyorumr
aman gazeteci gel bizim köye bizim halları da yazrşehirde ojeli parmakları yazma rbir de bizim köyde nasırlanmış elleri deryaz yaz gazeteci yazryaz yaz efendi yazrrbankada parası olann kulları yazmaronlara aldanıp yolundan azmarşehirden asfalt geçen yolları yazmarbir de bizim köyden eşşek geçmeyen yollarıryaz yaz gazeteci yazryaz yaz efendi yazrrşöhretten bunalmış dilleri yazmarkendi bahçendeki gülleri yazmarhaksız yere genç öldüren elleri yazmardoğuda doktorsuz ölen kullarıryaz yaz gazeteci yazryaz yaz efendi yazrralmanya'da çalışan elleri yazmarlibya'ya gidecek olanlara şaşmarevi barkı yıkılanları yazmarbir de türkiye'de dul kalan kulları daryaz yaz gazeteci yazryaz yaz efendi yazrrselda bağcan'ın 1975 yılında söylediği mahzuni şerif'e aitrrtürkü
halkın tarafsız haber almasını sağlayacak, kamuoyunu bilgilendirirken bilinçlendirecek aydın kesimi...rrbu anlamıyla kutsal bir görev olan gazetecilik, ruhunda böyle bir duyguyu besleyen, doğuştan bu tür bir işe ve göreve hazır insanların yapması gereken bir meslektir. ayrıca konum itibariyle çok yönlü genel bir kültüre sahip olmayı, en önemlisi doğruya doğru, eğriye eğri demeyi kendisine ilke edinmiş bir karaktere sahip olmayı gerektirir.rrözellikle gazeteyi yayınlayanların bu işi diğer ticarî işlerden ayırmasını bilmeleri, olaya herhangi bir meta satmak gibi, salt ticaret gözüyle bakmamaları gerekir.rrböyle bir davranış, ancak doğuştan bazı erdemlere sahip, hayatının her aşamasında haksızlığa tahammül edemeyen, mutlaka her şeyin doğrusunu bulup ortaya çıkarmaya azimli insanlardan beklenir.rryakın zamanlara kadar dünyanın hemen her yerinde gazeteciler böyle insanların arasından çıkıyordu. nasıl ki herkes küçüklükten kendine yatkın gördüğü, huyuna suyuna uygun bir meslek seçerse, gazeteciliğe de böyle insanlar heves ediyordu.rrne zaman ki meslek seçimleri parasına, şöhretine, karizmasına bakılarak tercih edilmeye başlandı -ki, bu artık sanayileşme döneminde kapitalizmin ağırlığını koyduğu bir sürecin başlangıcıdır- doğuştan hevesli dürüst gazeteciler, gazetelerini çıkaramamaya başladılar. çünkü gazete artık bir sanayi, parasal olarak altından kalkılamayacak ağır bir yük haline geldi. aynı zamanda gazetenin kamuoyundaki etkisi de, reklamın çok pahalı bir meta olması dolayısıyla iş adamlarının, ticaret erbabının dikkatini çekti.rrve artık gazeteler tamamen ticaret amaçlı "herhangi bir iş" gibi görülmeye başladı. amatör ruhlu gazetecilik öldü.rrgazeteciliği bir atlama taşı olarak gören, içindeki kini kusma, hak etmediği halde farklı bir güçle birilerini ezme gibi sadist duygularını tatmin etme aracı sanan, üstelik en düşük puanla girilebilen okullardan mezun kişiler de "çalışan" olarak sektöre eklenince, ortaya bugün pek de memnun olmadığımız bir durum çıktı.rrgazeteci, bir görüşe doğru olduğu için doğru, yanlış olduğu için yanlış diyendir. rrgazeteci, kamuoyunu sırf kendi egosunu tatmin için değil, onun iyiliği, mutluluğu, huzuru, refahı için yönlendirendir. rrgazeteci, siyasetçi olsun, sanatçı olsun, sanayici olsun bir kişiyi işindeki başarıdan dolayı öven, yine varsa işindeki yanlıştan dolayı eleştirendir.rrgazeteci, herkesin kişilik haklarına saygı duyan, onları yargısız infazla cezalandırmayı aklının ucundan bile geçirmeyen, ama toplumun sağlığını, mutluluğunu, zenginliğini engelleyenlerin, yamuk yapanların peşini asla bırakmayandır.rrsonuç olarak gazeteci, insanların haber alma özgürlüğünü sağlayan ve bu anlamda kutsal sayılacak görev yapan bir insandır.
adı üstünde iftira.. bencede cevap vermeyerek en doğrusunu yapıyorsunuz.. siz cevap vermedikçe.. onlar dahada ileri gidiyorlar.. ve battıkça batıyorlar.. yazılanları okuyor ve gülüp geçiyoruz...