Kötü Gün Dostu Çin: Kahramanmaraş depreminde Türkiye’nin yanında
Türkiye ve Çin tarihi süreçler açısından birbirine benzemektedir. Hem Çin Hem Türkiye imparatorluk geçmişine sahiptir ve İmparatorlukları 18. ve 19. yüzyılda Batı meydan okuması ile karşılaşmıştır. Her iki imparatorluk Batılı ülkeler tarafından sınırlandırılmış olsa da, sömürge haline getirilemedi. Türkiye, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Kurtuluş savaşını kazanmış, Çin ise Japon sömürgeciliğine maruz kalmıştı. Çinli komünistler Japon sömürgeciliğinin yenilmesinde ve ülkenin birleştirilmesinde büyük bir rol oynayarak 1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’ni (ÇHC) kurdular.
Türkiye Çin Halk Cumhuriyeti tanımış olsa da resmi ilişkilerin ortaya çıkması ancak 1971 yılına denk gelmektedir. 1980’li yıllarda her iki ülke de kapitalist dünya ekonomisiyle hızlı bir entegrasyon sürecine girmiştir. 12 Eylül 1980 yılında yaşanan askeri darbe, Türkiye’nin Batı dünyasıyla dışlanmasına yol açan bir dizi insan hakları ihlali sorunları yaşamasına sebep olmuş, diğer yandan yeni pazarlar arayan Türkiye, ekonomide “ihracata dayalı” bir büyüme stratejisi gütmüştür.[i] Dolayısıyla bu süreçte her iki ülke partner ve pazar arayışları içine girmiş ve bu durum Türkiye-Çin ilişkilerinin canlanmasına yol açmıştır. 1990’ların ortalarına doğru ABD ve Rusya ile aynı anda iyi ilişkiler kurabilmeyi başarabilen Çin, küresel diplomaside önemli bir aktör olarak da ortaya çıkmıştır. 2000’li yıllar, Türkiye-Çin ilişkilerinin azaldığı yıllar olarak değerlendirilebilir. Türkiye AB aday ülke statüsünü elde etmişti ve adaylık müzakereleriyle meşgul bir döneminin başlaması, dış politikada önceliğin AB olmasına yol açmıştır. Ayrıca bu dönemde Çin’in DTÖ’ye girmesi, tekstil sektöründe iddialı olan iki ülkenin rekabet etmesine de sebep oldu. 2002-2010 yılları arasında Çin tarafından Türkiye’ye herhangi bir üst düzey ziyaret gerçekleşmemiş olması, ikili ilişkilerde adı konmamış bir krizin varlığının göstergesidir denilebilir. 2007 yılından itibaren Türkiye – AB ilişkilerinin istenilen düzeyde gelişmemesi, Türkiye’nin çok boyutlu bir dış politikaya yönelmesiyle 2010’lu yıllarda iki ülke ilişkilerinde yeniden bir canlanma yaşanmasını sağlamıştır. 2008 yılında ABD merkezli başlayan finans krizi, Çin’in uluslararası sistemdeki etkisini arttırarak daha aktif bir dış politikaya yönelmesine zemin hazırlamış ve dolayısıyla duraklamaya başlayan Batı pazarları yerine, iki ülke de birbirine Pazar olma anlamında olarak yaklaşmıştır. 2010 yılında Türkiye ve Çin’in birbirlerini “stratejik ortak” olarak tanımlamış, ilişkilerinin yeniden gelişmesine zemin hazırlamıştır. 2013 yılında başlatılan Kuşak ve Yol girişimi, ikili ilişkilerin geliştirilmesi için oldukça önemli bir çerçeve sunmuştu. Türkiye’nin 2019 yılında başlattığı “yeniden Asya” açılımı da, karşılıklı ilişkilerin daha da geliştirilmesine açık bir zemin oluşturdu.[ii] 2019 ve 2021 yıllarında ne yazık ki dünyayı saran bir virüs sebebiyle hem ticari hem turistik ilişkiler dibe vurdu. Ancak Çin ve Türkiye ilişkisinin önemi coğrafi uzaklık dezavantajına rağmen sürdüğünün en önemli göstergesi 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş – Pazarcık’ta yaşanan 7,7 şiddetindeki ve Elbistan Merkezli 7,6 büyüklüğündeki depremde ortaya çıktı.[iii]
Global Times'ın haberine göre, ilk olarak 209 kişilik daha sonra 12 kişilik, ulusal ve uluslararası arama ve kurtarma görevlerinde geniş tecrübeye sahip arama kurtarma ekibi, kurtarma radarı, enkaz keski araçları ve özel eğitimli bir köpek ile ilk olarak Türkiye’nin yardımına koşan ülke oldu.[iv]
Çin Uluslararası Kalkınma İşbirliği Ajansı (CIDCA) Başkan Yardımcısı Deng Boqing(Dıng Boçing), Pekin yönetiminin, Türkiye'ye destek için acil durum insani yardım mekanizmasını harekete geçirdiğini ve CIDCA aracılıyla Türkiye'ye 40 milyon yuan (5,8 milyon dolar) acil durum yardımı sağlanacağını da belirtti.[v] Çin Kızılhaç’ı da 200 bin dolar acil durum insani yardımını Türk Kızılay’ına 20 aktaracağını duyurdu. Depremin etkilediği alanlardaki yardım çalışmalarını yakından izleyen örgüt yetkilileri, gerektiğinde de yardım ve desteği artırmaya hazır olduklarını ifade etti. Bununla birlikte Türkiye'deki Çin vatandaşlarının da afet kurtarma çalışmalarına destek verdiğini, Çin'den gelen, çadır, uyku tulumları ve battaniyeler olan ilk yardım malzemelerinin dağıtılmasında yardımcı olduklarını belirtti.
Çin’in başta dünya ekonomisi olmak üzere küresel ölçekte artan etkisi, Türkiye’nin Çin’e yönelik politikalarını daha dengeli ve uzun vadeli ilişkiler seviyesine çıkarması açısından önemlidir. Çin Türkiye için, alternatif partnerlere ihtiyaç duyulduğunda hatırlanması gereken bir seçenek olmaktan çok daha önemli bir ülkedir. Çin, hacim bakımından dünyada en büyük ikinci, Asya’da en büyük ekonomi konumundadır. Kaliteli ve hızlı organize olabilme özellikleri deprem vasıtasıyla da ortaya çıkmış durumdadır. İki ülkenin karşılıklı birbirinden alabileceği ve öğreneceği olgular fazladır. BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden biri ve nükleer güç sahibi olan Çin, sadece ikili ilişkiler açısında değil, bölgesel ve küresel meselelerde de göz önünde bulundurulması gereken önemli bir aktördür ve Türkiye Çin ile olan ilişkilerini uzun vadeli düşünmelidir.
Selnaz Başkan Yurdakul
Şangay Üniversitesi Doktora Adayı
[i] Ahmet Akif Mücek, 12 Eylül Darbesinin Ekonomi-politiği, İstanbul: Gökkuşağı, 2009.
[ii] Zekeriyya Akdağ, Türkiye Çin İlişkilerinin Tarihsel Gelişimi, Hafıza, Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 1, Aralık 2019.
[iii] 11.02.2023 tarihinde erişildi, https://www.afad.gov.tr/kahramanmarasta-meydana-gelen-depremler-hk-basin-bulteni-26.
[iv] Du Qiongfang ve Zhao Yusha, 12.02. 2023 tarihinde erişildi, https://www.globaltimes.cn/page/202302/1285291.shtml
[v] Emre Aytekin, 07.02.2023 https://www.aa.com.tr/tr/dunya/cinden-turkiyeye-ilk-yardim-ekibi-yola-cikti/2809366.