Öncelikle, Gemi Mühendisleri Odasını, 55. kuruluş yıldönümü ve bu münasebetle tertip edilen başarılı gece dolayısıyla kutlamak istiyorum.
Bundan 50 sene evvel, dünyada hiçbir yeri olmayan gemi inşa sanayimizin, geçen sene itibarı ile dünyada dördüncü sıraya yükselmiş olması hepimiz için bir gurur vesilesidir.
Ancak, bütün dünyada olduğu gibi, denizcilik sektörümüz ve gemi inşa sanayimiz son yıllarda yaşanılan global ekonomik krizinden büyük ölçüde etkilenmiş, tersanelerimiz mevcut kapasitelerinin çok altında çalışmak zorunda bırakılmıştır. Bunun yanısıra yatırım kararı ekonomik kriz öncesinde verilmiş ve inşaatına başlanmış olan tersaneler de yatırımcılarını zor durumda bırakmıştır.
Bazı yorumcularımız da, bu durumu, plan ve programsızlığa ve hükümetlerce verilen tersane teşviklerine bağlayarak, merkezi yönetimleri eleştirmektedirler.
Bu yorumcularımızın, krizden evvel, şu andaki eleştrileri doğrultusunda düşünüp düşünmediklerini, gerekli ikazları vaktiyle yapıp yapmadıklarını bilmiyorum; ama, ben, çok sayıda birdenbire tersane inşaatını endişe ile takip ettiğim halde bu konudaki endişelerimi vaktiyle yüksek sesle dile getirememiştim. Getirmiş olsaydım da kimsenin beni dinleyeceğini tahmin etmiyorum.
50 senelik mesleki tecrübelerim bana gösterdi ki, bina inşaatı sektöründe olduğu gibi, gemi inşaa sektörü de yıllar içinde lineer bir artış veya düşüş trendi yerine sinüsoidal bir gelişme çizgisi takip eder. Bina inşaa sektöründe eğri tepe noktasına yaklaşınca;
* bilen bilmeyen müteahhitliğe soyunur,
* çimento fabrikaları kapasitelerini artırmaya başlarlar,
* yeni seramik fabrikaları kurulmaya başlar.
Bir iki sene sonra eğri aşağı doğru yönelmeye başlayınca özellikle banka kredisi ile yatırım yapanlarda önce sıkıntılar sonra iflaslar baş gösterir.
Gemi inşaat sektöründe de son üç dört sene içinde olay aynen maalesef bu şekilde gelişti.
Bu, hepimizin ders alması gereken önemli bir tecrübedir ve bilindiği gibi tecrübe de en pahalı öğretidir.
Benim bu konudaki önerim şudur: Herşeyi hükümetten beklemek ve herşeyin vebalini hükümete yüklemek yerine, GİSBİR'in ivedilikle konunun uzmanlarından teşekkül eden bir "Düşünce Grubu" oluşturarak, tersanelere,
* gemi inşaatı yanında alternatif yeni iş imkanlarının nasıl yaratılabileceği,
* içlerine düştükleri mali sıkıntılardan nasıl kurtulabililecekleri,
* bankalarla olan problemlerinin nasıl çözülebileceği
gibi konularda teorik öneriler hazırlamak ve tersanelerle sürekli olarak teke tek görüşüp bu teorileri pratik çözümlere dönüştürerek tersanelerimizi çıkmazdan kurtulmalarına yardımcı olabilmek.
Ulaştırma Bakanlığı'mızın durumuna gelince; meslek hayatım boyunca tanıdığım ve birlikte çalıştığım çok sayıda bakanın hiçbiri meslekten değildi. Bu sebeple, denizciliğimizin ve gemi sanayimizin problemlerini iletmekte sıkıntı çektik ve sonuçta gerekli yardımları yeteri kadar alamadık.
Ne büyük bir şanstır ki, yedi yıldır sektörümüzün başında içimizden bir arkadaşımız bakan olarak bulunmakta ve ekibi ile birlikte uyum içinde sektörümüze gereken desteği büyük bir gayret ve çalışkanlıkla vermektedir.
Bu durumu bir fırsat olarak değerlendirip, mevcut yöneticilerimize yıkıcı eleştiriler yerine yapıcı öneriler getirerek, onları teşvik etmek, sektörümüzün ve hepimizin menfaatinedir. Unutmayalım ki, Türkiye, çok başarılı yıldız evlatlarını küstürüp, onların hizmet sahnesinden uzaklaşmaları yüzünden çok şey kaybetmiştir.